Depremlerden Sonra

Depremlerden Sonra

März 11, 2023 Uncategorized @tr 0

Yemek saati geldiğinde oyuna dalan çocuğumuzu yemeğe çağırırız duymayınca yanına gideriz, hala bizi duymamazlıktan geliyorsa onu sarsıp sofraya çağırırız. Çünkü açtır ve yemek yemesi gerekir. Tabiri caizse bizde çocuk gibiyiz. Dünya oyununa dalıyoruz. Çağrılara kulak vermiyoruz. Ancak bizi bazen sarsıntılar kendimize getiriyor. Çünkü bizim ruhumuzun doymaya ihtiyacı var. Aç olan çocuk huysuzlaşır, saldırganlaşır ve çevresini mutsuz eder. İşte ruhu aç olan insan da psikolojik sıkıntılara, iç huzursuzluğa ve çevresini de mutsuz etmeye başlar.
Başarısızlıklarımızın, zamanı yetiştirememezin çocuklarımıza eşimize yetememizin ve en önemlisi kendimizi mutsuz hissetmemizin en temel sebebi ruhumuzun aç olması. Bedenlerimizi tıka basa doyurduğumuz da bile içimizde ki boşluk bitmiyor. O zaman ne yapmalıyız? Nasıl ruhumuzu ve ailemizin ruhunu doyurmalıyız?
Biliyorum hepiniz maneviyatla olur diyorsunuz. Cevabını bildiğiniz soruyu tekrar sormamın sebebi ruhumuzu ne ile doyuracağımızla ilgili değil. Nasıl doyuracağımız ve nasıl devamlı mutmain olacağımızla ilgili. Bu sözleri önce kendime söylüyorum.
İman tohumunu toprağa diktik. Filizlenmesini bekliyoruz. Can suyunu vermeli ardından düzenli sulamalıyız. Ne fazla ne eksik kararında suya ve güneşe ihtiyacı var. İşte herkesin iman tohumu toprakta ve su bekliyor. Herkes kendi tohumunu iyi biliyor. Bulanık havalardan korumak için, susuz çöllerde kavrulmasın diye irade göstermeliyiz. Allah kuluna nefis verirken yanında irade ile de desteklemiş. Nefis ve iradenin içinde bulunduğu iman tohumumuzun; okumaya, zikretmeye, dinlemeye, duymaya, görmeye, örnek olmaya ve tefekkür boyutunu yakalamaya ihtiyacı var.
Kendime diyorum ey nefsim. Yazması okuması ve anlatması kolay. Peki ya uygulaması. Haydi uyuyan tohumlarımızı uyandırma zamanı. Kalkıp tekrar dirilme zamanı. 15 Temmuz depremiyle sarsılan bedenlerimizi, 6 Şubat depremiyle tekrar enkaza çevirmeyelim. Her musibet bize ruhumuzun açlığını ve Allah’a yönelmemizi anlatıyor. Evlerimizde bizi gözlemleyen çocuklarımıza, bizle birlikte dirilmeyi bekleyen eşlerimize el uzatmak için önce kendi ruhumuzda ki tohumumuzu yeşertelim.

Ne yapalım? Nasıl yapalım?
Nacizane fikirlerimi sunacağım. Herkes kendi nefsini biraz zorlayarak çok da yormayarak bunları uygulayabilir.
1- Evlerimizde her akşam en az yarım saat çocuklarımızla birlikte kitap okuyalım.
2-Akşam veya yatsı namazlarını birlikte kılalım ve ardına tesbihat yapalım. Günde bir kere de olsa Allah’ın isimlerinin zikredildiği tesbihatlar, çocuklarımızın kulaklarından ruhlarına işleyen inciler gibi olacaktır.
3-Çocuklarımızı yatırmadan önce yarım saat peygamberimizin hayatından kıssalar okuyalım. Çünkü çocuklar hep bir kahramanı örnek alırlar. Bizim kahramanımız belli. Kimi çok anlatırsak çocuklar ona benzemek ister. Hatırlayın çocukken örnek aldığımız ve benzemeye çalıştığımız büyükleri.
4-Dilimizi boş tutmayalım. Zikirlerimizi sayıyla çekmek zorunda değiliz. Salavat, estağfurullah, Allah`ın isimleri ve bir çok zikri dilimizde şarkı gibi tekrar edelim, yolda, trende, evde, iş yaparken… bu bizim içimizdeki vesveseleri en aza indirecektir. Salavat çeken terbiye olur diyor Peygamberimiz. Bizde kendimizi böyle terbiye edelim. Buna çok ihtiyacımız var.
5-Hergün Kuran ve Cevşen okumak için irademizi zorlayalım. Herkes kendi tohumunu bilir. Kimi bir sayfa kimi beş sayfa. Ama hergün okumadan yatmayalım.
6-Okuduğumuz kitapları düşünmek ve onun üzerine konuşmak, aile içinde manevi bir huzur dalgası oluşturuyor. Eşlerin birbirine sevgisi artıyor. Lütfen okuduklarımızı paylaşalım ve uygulamak için birbirimizi teşvik edelim.
7-Sohbet meclislerinde bulunmak ve doyum noktasında sohbet dinlemek çok önemli. Sohbet yapan arkadaşın hazırlıklı gelmesi ve onun için ızdırap çekmesi önemli. Çünkü yanan kişinin, ateşi görünmese de dumanı tesir eder çevresine. Bu sadece sohbet anlatan için değil biz anne babalar içinde geçerli. Biz yaşantımıza ne kadar dikkat edersek, maneviyatımızı ne kadar diri tutarsak bizi izleyen evlatlarımıza da o derece tesir etmiş oluruz.
8-Gece namaza kalkip ardına maneviyatını yapan veya ders çalışan insan zaman yetmiyor diye şikayet edemez. Biz Allah`ın sunduğu bereketli vakitleri kullanmadığımız için zamanı yetiştiremiyoruz.
9-Bir görev alıp hakkını vermek ve insanlara faydali işler yapmak ruhumuzu doyuran başka bir besindir. Boş kalan insanın zamanını şeytan çalar. Çünkü şeytan insanın içindeki boşlukların ve zaaflarının farkında. Bizde zamanı değerlendirmeyi bilmeliyiz. Ruhumuzun tohumu nasıl bir görevle mutmain olacaksa ona yönelelim. Bedeni arzular ve nefsin isteklerini duymamak için boş kalmamak gerekiyor. (Bu konu hakkında ailemizle veya arkadaşlarımızla istişare yapıp çocuklarımıza da görevler vererek sorumluluk bilincini oluşturabilir, kendi zamanlarını yönetmeyi öğretebiliriz.)
10-Bunların sadece yazıda kalmaması ve okunup geçilmemesi için ailemizle ya da arkadaşlarımızla biraraya gelip maneviyat takibi için sözleşebiliriz. Birbirimizin hayırhahı olabilir ve çetele takibi yapabiliriz. (hayırda yarışmak için daha ne bekliyoruz.)
Avrupa`ya saçılan tohumlarız biz. Bir çok deprem atlattık. Tohumlarımızı çürütmemek için içimizde sakladık. Şimdi yeşerme zamanı. Enkazlar kaybetmediyse bizi, neden çürütüyoruz içimizdeki değeri. Her birimiz filizlenip kokularımızı yaymalıyız. Ama öncesinde tohumu sulayıp yeşertmek için çabalamalıyız. Nefsimizin hırıltılarına kulak asmayalım. Zamanım yoklara sığınmayalım. Önce kendimizle birlikte eşimiz ve evlatlarımız dirilmeyi bekliyor. Ruh huzurunu yakalayamayan hangi huzura girse güdük kalır. Evlatlarımıza örnek olmak için iradeli bir çetele takibi ile ve iradeli okumalarla manevi inşaatımızı güvenli bir şekilde yükselteceğiz. Tohumlarımız yeşerecek, hem kendimize hem ailemize hem de bulunduğumuz yerlere ışık olacağız. İnanıyorum küçük adımlar büyük yollara açılacaktır.
Gayret bizden olursa Rabbim zamanı genişletecek, zihinleri diriltecek, kalpleri durultacak ve evlatlarımızı hidayet güneşi ile parlatacaktır.
Ama öncesinde bizim ruhumuzu diriltmemiz lazım.

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert