Ölüm tarlaları ve polpot rejimi

Ölüm tarlaları ve polpot rejimi

Februar 2, 2025 Blog 0

Yaklaşık yüz yıl boyunca Fransız sömürgesi altında kalan Kamboçya, 1953 yılında Fransızlardan bağımsızlığını kazandı. Kralları Sihanouk yönetiminde yeni bir döneme giren Kamboçya, 15 huzurlu sene geçirdi. Ancak bu uzun sürmedi.

1960 yılında bölgedeki ABD-Vietnam savaşı Kamboçya’yı da etkiledi. Vietnam’da büyük kayıplar veren ABD ordusu, Kamboçya topraklarını da bombaladı. Kamboçya’da hayat alt üst oldu. Köylüler, şehirlere göç etti.

Bu savaştan sonra Fransa’da eğitim alan Pol Pot, 1953 yılında Kamboçya’ya döndü ve siyaset yapmaya başladı. Fransa’da Komünist Partisi’ne üye olan Pol Pot, ülkesine döndüğünde de Kamboçya Komünist Partisi içinde yükselmeye başladı.

Pol Pot, partinin başına geçtikten sonra arkadaşlarıyla birlikte, sınıra yakın bir Vietnam askerî kampına sığındı. Oradan Çin’e geçti. Mao’nun ütopyalarından etkilenen Pol Pot, ülkesine döndü ve Komünist Partisi’nin silahlı kanadı olan Kızıl Kmerlerin başına geçti.

1970 yılında Kamboçya’da ABD destekli bir askerî darbe oldu. Kral, Pekin’e kaçtı. Ülke ABD bombalarıyla yerle bir edildi. Kızıl Kmerler, ABD destekli yeni yönetimi tanımadı ve onlarla mücadeleye başladı. 1970’’in başlarında, fakirlikle ve açlıkla boğuşan, imkânları oldukça sınırlı olan yaklaşık 5 bin kişilik Pol Potçular yaşanan bu gelişmelerin ardından 5 yıl içinde 70 binlik bir askerî güce ulaştı.

1975 yılında Pol Pot’un liderliğindeki Kızıl Kmerler ile askerî yönetim arasında yaşanan iç savaş Kızıl Kmerlerin lehine sonuçlandı. Kızıl Kmerler kazandıkları savaşın ardından Demokratik Kamboçya adıyla yeni bir rejim kurdu. Ülkenin başbakanı Pol Pot oldu.

Pol Pot’a göre insanlar, doğuştan eşitti. Para, din, teknoloji, piyasa ekonomisi, iş bölümü, toplumu yozlaştıran unsurlardı. Ancak bunların yok edilmesiyle sağlam bir toplum oluşturulabilirdi. Çiftçi olmayan herkes modern toplumun yozlaşmış insanlarıydı. Pol Pot, çiftçilerin güçlenmesiyle Kamboçya’nın zenginleşeceğine inanıyordu.
Böylesi çarpık bir anlayışa sahip olan Pol Pot idareyi ele aldıktan sonra fikirlerini uygulamaya başladı. Yeni bir toplum ve yeni bir halk oluşturmak amacıyla faaliyete geçen Pol Pot şehirleri boşaltarak insanları köylere göçe zorladı.

Ülkedeki üniversiteler, okullar, postaneler, fabrikalar, basın-yayın kuruluşları ve bankalar kapatıldı ya da tahrip edildi. Yeni kurulan düzende paraya ihtiyaç yoktu ve para yürürlükten kaldırıldı.

Merkez bankası ve tüm bankalar kapatıldı. Dış dünya ile bağlantıyı kesen Pol Pot, parası ve eğitimi olan herkese düşmandı. Entelektüel olduğu düşünülen herkes öldürüldü.
Devlet kurumlarında çalışan asker, bürokrat, diplomat, doktor, profesör, bilim adamı, din adamı, gazeteci, yazar kısaca eli kalem tutan okuma yazması olan ağır işkencelerden geçirildi ve katledildi.

Pol Pot, pek çok kişiyi gözlük kullandığı ya da yabancı dil bildiği gerekçesiyle suçlayarak öldürttü. Toplumun geleneksel değerlerini tahrip eden Pol Pot rejimi, aileyi ve Budist inançları ortadan kaldırmaya çalıştı.

Aile fertleri birbirinden koparılarak tarlalarda çalışmaya zorlandı. Çocuklar, ailelerinden koparılarak kamplara gönderildi. Eskiye dair her şeyi imha eden Pol Pot, hayata dair her şeyi sıfırdan başlatmayı planlıyordu. Bu yıkım dalgası tarihe “Sıfır Yılı” olarak geçti.

Pol Pot döneminde, yani sadece 3 yıl 8 ay içinde, yaklaşık 3 milyon kişi katledildi. Öldürülenlerin sayısı o kadar çoktu ki silah maliyetinden kurtulmak için insanlar bıçaklarla ya da dövülerek öldürüldü.

Pol Pot rejiminin sonunu 1978’de Vietnam’la yaptıkları savaş getirdi. Yalnızca gerilla gücüne sahip olan Kızıl Kmerler, Vietnam karşısında kısa sürede mağlup oldu ve Pol Pot rejimi yıkıldı.

Pol Pot rejimi ile günümüz Türkiye’sindeki benzerlikler nelerdir?

22 yıldır Türkiye’yi yöneten iktidar partisi, «FETÖ» iftirasıyla devlet kurumlarında çalışan yüz binlerce memurun, öğretmenin, polisin, askerin görevine son verdi ve onları hapse attırdı. Bazı tutuklular cezaevinde intihar süsü verilerek öldürüldü. Bazı insanlar evlerinin önünden zorla kaçırıldı. Bu insanlardan bazıları zulümden kurtulmak için yurt dışına kaçmak zorunda kaldı.

15 Temmuz Türkiye’sinde kadınlara büyük bir zulüm yapıldı. Ebu Cehil bile kadınlara böyle davranmamıştı. Hükûmet, kermes düzenleyen, burs veren, fakir öğrencilere yardım eden 20 bine yakın kadını ve 1000’e yakın bebeği hapse attırdı. Süt emen bebekler annelerinden ayrıldı. Çocuklar yetim kaldı. Aileler parçalandı.
Hükûmet, 100’e yakın muhalif medya kuruluşunu kapattı. Yüzlerce gazeteciyi, fikirlerinden dolayı terörist ilan ettirerek hapse attırdı. Aynı Pol Pot rejiminde olduğu gibi hapishanelerdeki insanlara işkence yapıldı. Avrupa’ya ve Amerika’ya kaçan bazı muhalif gazeteciler YouTube üzerinden yayın yapmaya başladılar. Hükûmet onlardan da rahatsız oldu ve onların sosyal medya hesaplarını Türkiye’de kapattı.

Hükûmet, ülkenin en değerli şirketlerine türlü bahanelerle baskın yaptırdı ve bu şirketlere kayyım atayarak yerli sermayeye büyük bir ihanet etti. 20’ye yakın üniversite birtakım bahanelerle kapatıldı. Boydak Holding, İpek Holding, Naksan Hoding, Kaynak Holding gibi nice şirketeler yandaşlara peşkeş çekildi. Bu şirketlerde çalışan on binlerce insan mağdur edildi.

Hükûmet, tıpkı Pol Pot rejiminde olduğu gibi ülkeyi savaşa soktu. Suriye’deki Kürt şehirleri çoluk çocuk demeden bombalandı. Yüz binlerce Suriye vatandaşı ülkesinden göç etmek zorunda kaldı. Ülkesinden kaçan insanlardan bazıları denizleri geçerken boğuldu. Bebeklerin cesetleri sahillere vurdu. Orta Doğu’da tarihte görülmemiş mağduriyetler yaşandı. Pol Pot rejiminde yaşananların bir benzeri Türkiye’de yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor.

Sezgin Akçay

 

Schreibe einen Kommentar

Deine E-Mail-Adresse wird nicht veröffentlicht. Erforderliche Felder sind mit * markiert