Dil ögrenmek zor degil!

Dil ögrenmek zor degil!

Januar 28, 2020 Sprachliche und soziale Integration 0

Bir dil eğitimine başlamadan önce atılması gereken ilk adım kendimize bir motivasyon kaynağı bulmak olmalıdır. İbadet öncesinde “niyet” nasıl bir manaya geliyorsa dil öğrenimi süresince bizi taşıyacak olan güç söz konusu bu kaynak olacaktır. Bir ülkede yaşıyor olmak bazen o ülke dilini öğrenmek için geçerli bir neden veya bir motivasyon kaynağı olarak anlaşılsa da bu söz gündelik düşünce yönteminin dışarısına çıkamamanın bir ürünü olarak anlaşılabilir. En özelde sizin kendinize ait şahsi nedeniniz/hedefiniz nedir? Hakikaten bunu ilahî bir görev bilip, bir ibadet havası içerisinde devam ettirmek mi istiyorsunuz? O zaman niyetinizi de âli tutmanızda fayda gözetmelisiniz.

Bir Alman feylesofun dediği gibi: “Dilimin sınırları dünyamın sınırlarını belirler.” Yaşadığımız dünyada (mesela İsviçre’de) gündelik meselelerin en temel düzeyde konuşulmasında, kavram kargaşasının ortadan kaldırılmasında en önemli etken, konuşulan dildir. Konuştuğunuz dilin içeriği kadar evinizde huzurlu olabilirsiniz ve tabi aynı büyüklükte sınırlara sahip olursunuz. Sizin içinde bulunduğunuz toplumda, bir birey olarak karşılığınız bildiğiniz ve konuşabildiğiniz dildir. Bir başka ifadeyle, bulunduğunuz yörenin dilini bilmeniz ve konuşabilmeniz, sizin yöreye aitlik seviyenizi ölçer. Bir dil öğrenmeye başlamak demek sadece o dilin ABC’sini öğrenmek değildir, o eve girmek ve kendi sınırlarınızı belirlemektir.

Amacınız anadilinizi geliştirmek olmadığı için onu rafa kaldırmanız gerekmektedir. Anadilinizi konuşan insanlarla diyaloğunuzu mümkün olabilecek asgari seviyeye düşürmelisiniz. Ancak, herhangi bir eyleminizde sizinle aynı yolda olan insanlarla hemhal olmalı ve bu konuda birbirinize yardımcı olmalısınız. Artık üzerinizdeki tüm utangaçlığı, sahip olduğunuz soğukkanlılığı attıktan sonra, kendinizi aşıp başka bir ruh haline bürünmelisiniz. Anadilinizi konuşan insanlarla ne yapıyorsanız -her ne şartta olursa olsun- bunu Almanca/Fransızca konuşan-öğrenen insanlarla yapıyor olmalısınız.

Yanlış cümle kurmaktan, yanlış anlaşılmaktan korkmamalısınız. Zihninizden geçen şeyleri anadilinizde kurgulayıp, anadilinizde cümleyi oluşturup, ardından aynı zihinde, onu Almancaya/Fransızcaya çevirme hatasını yapmayınız. “Öğrendiğiniz dilde düşünmeli, zihninizdeki çatışmayı bu dilde yapmalı ve nihayet bunu dile getirmelisiniz.”

Cümle kurmaktan korkmayın. Henüz ilk günde dahi olsanız deneyin. Yanlış yapın. Anne karnından çıkan bir bebek nasıl ki bir avuç içi kadarken her geçen gün daha karmaşık süreçlerden geçerek değişime uğrar, sizin cümlelerinizin de bu süreçten bir farkı bulunmamaktadır. Yeterki o cümleyi çıkarın. Daha sonra onun üzerinde düşünün. Her geçen gün -yeni şeyler de öğrenerek- cümlenin içeriğinin ve doğruluğunun nasıl geliştiğine şahit olacaksınız.

Şimdi bunun sırası değil, daha yeni başladım, bunu daha sonra öğreneceğiz zaten, bu kalıp çok zor vs.” cümleler kurmaktan uzak durun. Aksine gördüğünüz her şeyi zihninizde bir iz bıraktığını, bir dahaki sefere aynı nokta üzerinde durduğunuzda öncekinin daha kuvvetli hale geldiğini ve bu şekilde öğrenme sürecinizi hızlandıracağını unutmayın. Her an söz konusu dille hemhal olmak, sürekli onu düşünmek ve sürekli onunla düşünmek gerekir.

Dil öğrenmek asla zor bir iş değildir. O sizden emek ister. Çevrenizde olumsuz manada -ki genellikle de yanlış olan- tüm genellemelerden uzak durun.
A1 seviyesinden itibaren her gün düzenli olarak dinleme yapın. Gerek televizyondan gerek radyodan hatta bir sandalyede oturup yoldan geçen insanları dinleyerek bunu yapabilirsiniz. Başlarda tek kelime dahi anlamasak ta zihnimizin faal bir öğrenme sürecinde olduğunu, her duyduğunu bir yere not ettiğini unutmayalım. Belirli bir süreden sonra çok sık duyduğunuz kelimeleri siz de merak ettiğiniz için anlamını öğreneceksiniz. En önemli olanıysa kelimelerin nasıl telaffuz edildiğini öğreniyor olacaksınız. Her gün yüksek sesle kitap okumalısınız. Bu sayede önce kendinizle konuşuyor olacaksınız. Kullandığınız elektronik cihazları öğrendiğiniz dile çevirin. Anadilinizde takip ettiğiniz uygulamalardan-programlardan uzak durun. Öğrenmiş olduğunuz bir kelimeyi etrafınızdaki insana hemen cümle içinde söyleyin. O an o kelimenin bağlamıyla ilgisiz bir durumda olsanız dahi.

Türk gibi başlayın, Alman gibi çalışın ve İngiliz gibi bitirin.

Güneş ağarmadan başlayan dil eğitimi gün boyu aktif biçimde devam eder. Uykuyla birlikte pasif öğrenme başlar. Nihayetinde o dilin içerisinde yaşamış olursunuz. Dinleme, Okuma, Konuşma ve Yazma yeteneğinizi bu vesileyle hızlı biçimde geliştirebilirsiniz. Kendinize günlük, haftalık hedefler ve görevler belirlemek sizi disiplin altına alacaktır. Ayrıca tüm bu adımları atarken ana dilinizi unutmayacaksınız, korkmayın. Bu dünyanın içerisine girdikten sonra, geçmişte olan biten her şeyi bir kenara bırakmak gerektiği, herkesin bildiği konuları birbirimize anadilimizle anlatmanın artık bir yararı olmadığı, yeni şeyler konuşmak gerektiği buraya kadar sabırla okuyan herkesin malumudur. Almanya’dan Amerika’ya göç eden Yahudilere nasıl bu kadar başarılı oldukları sorulduğunda, hepsinin söylediği sözler aynıdır: “Geçmişi arkamızda bıraktık”.

M.Ö

-EFGM Dil Komisyonu aracılığı ile-